Öğrencimiz Özkan Furkan Ceyhun'un buharlı tekne projesi "DEB-İ KADİM"




Öğrencimiz Özkan Furkan CEYHUN'un buharlı tekne projesi "DEB-İ KADİM" Boat Builder Dergisi, Ocak-Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır.



“DEB-İ KAİM”  BUHARLI TEKNE PROJESİ
Çocukluğum, İstanbul’un bir ilçesi olan, fakat, kalabalığına ve gürültüsüne tezat düşen Şile’de geçti. Lisede, oradan ayrılıp Tekirdağ’a gittim. Öğrenimime orada devam ettim ve mezun olduktan sonra Maltepe Üniversitesi, Gemi ve Yat Tasarımı Bölümü’nü kazandım. Ömrümde hiç denizden uzak kalamadım. Gittiğim her yerde, denizden en fazla yüz metre uzaklıktaydım. Deniz, bana her zaman büyüleyici gelmiştir. Hayatın bana gülümsemesi mi, yoksa sadece şans mı bilemiyorum; üniversitede, deniz ile ilgili bu bölüme girdim. Denizi birçok kez, çeşitli şekillerde tecrübe ettim. Bunun, tasarım yaparken bana bir avantaj sağladığını görüyorum. Tasarım yapmayı seviyorum ve karakterimin tasarım yapmaya elverişli olduğunu düşünüyorum. Estetik sahibi ve uçuk fikirler ortaya koyabilen ve tarihsel bir derinlikle, günümüzün problemlerini çözen bir tasarımcı olma yolunu benimsiyorum. Teknolojiyi ama aynı zamanda eskiyi seviyorum. Retro denen şey, her zaman ilgimi çekmiştir. Çoğu insanın da, benimle aynı düşünceyi paylaştığına inanıyorum. Yaptığım ilk tasarımın bir buharlı tekne olması bu yönümün bir yansımasıdır. 


İlk tasarımlarımızı ikinci sınıfın ilk dönemlerinde gerçekleştirdik. Sınıfça güzel projeler ortaya çıkardık. Ancak ben bu konuya, bir okul projesinden daha da ciddi bakıyorum. Tasarımını yaptığım tekneyi üretmeye hazır hale getiriyorum. Bunun için sponsor aramaktayım. Bu, eğitimim için önemli bir destek ve büyük bir teşvik olacaktır.
resim 1
resim 2
Otomotiv sektöründe, eski arabalara olan ilgi karşımıza sıkça çıkmasına rağmen, eski deniz araçlarına ilgi, Türkiye’de, bu yöndeki eksiklerden biri olarak göze çarpıyor. Bunun en büyük sebebi, teknenin, bir lüks tüketim nesnesi olarak değer görmesi ve gelişen teknoloji ile birlikte eskilerin yok olmaya başlamasıdır. Günümüzde, yat üretim sektöründe, ahşap mazlemenin önemi azalmakta ve kullanım alanı daralmaktadır. Dikkatimi çeken bu konu, benim, buharlı tekne yapma isteğimdeki en büyük etkendir. Tarihi 18. yüzyıla kadar uzanan bu eski teknolojinin, Avrupa ve Amerika kıtalarında sayılı kişiler haricinde unutulduğunu belirtmemiz gerekiyor. Araştırmalarım sonucunda, belirttiğim kıtalardaki bazı insanların, bir kültür ögesi olarak, buharlı tekne kültürünü yaşatma çabasında olduğunu tespit ettim. Hedefim, Türkiye’de de, bu kültürün canlanmasına, bir nebze olsun katkıda bulunabilmektir. Buharlı tekne kullanımı, her ne kadar zahmetli ve kirli bir iş olsa da, yeni teknoloji ile beraber, alternatif yakıtlar bunun daha temiz ve çevreci olmasına yardımcı olmamaktadır. Pelet yakıtı alternatiflerden yalnızca birisidir. Eski nesnelerin en büyük özelliği insanları duygusal olarak etkilemesidir. Bir buhar kazanı ve buhar motorunun çalışması adeta bir yaşam serüvenidir. Büyük bir heyecan, sıcaklık ve harekettir. İnsanlar bu uğurda kişisel zevklerinden vaz geçmiş geçimlerini riske atmıştır. Örneğin Robert Fulton geçimini sağladığı resim yapma tutkusundan vazgeçip, kendini, buharlı gemi, denizaltı gemisi, torpil ve çeşitli mekanik projeler yapmaya adamıştır. Birkaç başarısız girişimden sonra bir torpil icat etmiş ve 1807 yılında da Clermont adlı buharlı gemiyi yapmıştır. Fransız Jouffroy d’Abbans ise, 1783 yılında ilk buharlı tekneyi suya indirmiş ve Seine Nehri’nde, herkesin meraklı bakışları arasında, kuzeye doğru bir yolculuğa çıkmıştır. Buharlı teknelerin en ünlüsü ise 45 ft uzunluğundaki African Queen’dir. Film ile aynı isimi taşır ve hatta filmin genelinde görünmektedir. Hocalarıma buharlı tekne fikrini açıkladığımda, ilk başta bazı fikir ayrılıkları yaşandı; hatta iki kez vaz geçmiş olmama rağmen, tekrar hocalarımın desteğini alarak kararlılıkla projeme odaklandım. Yaptığım şey, cesaret istemekteydi. Fakat tek başıma altından kalkabilmem gerçekten çok zordu. Günümüzde insanların sadece nostaljik olduğu için tekneme yönelmesini beklemek saçma olurdu. Bu araç, ihtiyaçları, karşılanabilecek en üst düzeyde karşılanmalıydı.
resim 3
Teknemi diğer teknelerden ayıran özellik, buhar kazanının oluşudur. Bu, beraberinde diğer motorlara oranla, fazla ses çıkması sorununu getiriyor. Ancak ben bunu pek dikkate almadım. Sonuçta bu motorun karakteristik bir özelliği ve bunu engellemek teknenin amacına aykırı olurdu. Sonuçta insanın duygularını harekete geçirebileceğimiz bir şey amaçlıyorum. Yine bu amaç doğrultusunda teknemde kadifeden döşemelik kumaş kullandım. Ben genç bir kişiyim. Ancak kadife, bu yaşıma rağmen, bana eskileri hatırlatan bir şey. Kadife kullanmamın tek sıkıntısı, ıslandığında kolay kurumayan bir kumaş olması ve özellikle deri gibi bir alternatifi varken tercihim kötü gibi gözükebilir. Fakat teknemin 7 m olması, zaten onu kötü havalarda denize açılmak için mantıksız bir seçim haline getirmektedir. Ayrıca kırmızı kadifenin, ahşap ile uyumlu olduğunu, kırmızı rengin, ahşabın sıcaklığını biraz daha belirginleştirdiğini düşünüyorum. Buna, buhar kazanının sıcaklığı da eklenince, ortaya, benim kullanıcı üzerinde yaratmak istediğim psikolojik etki çıkıyor. Bunu söylememin nedeni, teknenin her açıdan, tam bir uyum içerisinde olmasına çalıştığımı vurgulayabilmektir.
resim4
resim 5
Değinmek istediğim bir diğer konuda araç içinde bit tuvaletin bulunmasıdır. Bu, teknemi diğer buharlı teknelerden ayıran bir özellik, bir katma değerdir. Buhar makineli tekneler, insanların, içerisinde kısa zaman geçirebileceği bir tekne türüdür. Bundan ötürü, tekne sahibinin yatması için kullanılacak bir alana ihtiyaç toktur. Bunun yerine, o alanı kullanarak insanların zor durumda kalmalarını engellemek için, tuvalet koymayı tercih ettim.
resim 6
Teknedeki bir diğer fark da, bir buzdolabı bulunuyor olması ki; bence bu çağda, her ne boy ve işleve sahip olursa olsun, bir deniz aracında buzdolabı bulunmalıdır. Tabi bu buzdolabını çalıştırmak için bir akü gerekiyor. Küçük bir teknede bu fazlalığı bir avantaja dönüştürmeyi de düşündüm. Bu akü, tekneye müzik sistemi koymaya olanak sağlıyor.
Teknede yeke kullanılmasının amacı, boş alanı genişletmektir. Ayrıca, tekne küçük olduğu için, manevra insanı pek zorlamıyor. Kıç bölümdeki oturma bölümü , tekneyi hem sağlak hem solak insanların kullanmasını sağlıyor. Her oturma bölümünün altında dolaplar bulunuyor. Bunları, yakıt deposu, ilkyardım malzemeleri, buzdolabı ve kişisel tercihe göre kullanılacak boş bir dolap olarak bölümlere ayırdım. Herhangi bir terslik durumu için bir çift kürek bulunmaktadır.
resim 7
Teknemin ismi, bulmam gereken önemli şeydi. Adını “Deb-i Kadîm” olarak düşündüm. Bu tamlama “eski gelenek, eski usül, eski adet” anlamına gelir. Bu, teknemi özetle anlatan bir isim. Teknenin tam boyu 7 m genişliği 1.96 m’dir. Teknenin karinası, koyu renkli meşe ağacından, karina ve güverte haricindeki herşey (omurga ve postalar da dahil) açık renkli dişbudak ağacından, güvertesi tik ağacındandır.
Teknemin Türkiye’de buharlı teknelere duyulan ilginin artmasına yardımcı olacağına inanıyorum. Eskinin yeniyle harmanı olan bu tekne, kenarda durmak için tasarlanmadı. İnsanlar bunun ile çıkıp kafa dinleyebilir. Teknenin buhar kazanı ile uğraşmak, birkaç arkadaşınızı alıp ağır ağır uzaklaşmak ve anı hissetmek, bence iyi bir vakit geçirme yöntemdir. Herşeyin içinde, herşeyden uzaklaşmak mümkündür ve insanlar bunu unutmuş gözüküyor. Kim bilir? Belki Deb-i Kadîm; bu derde devadır.

                                                                                Özkan Furkan Ceyhun


EmoticonEmoticon